EVET, TİKA'YI KAPATIN 10.06.2018
Eğer amaç Türkiye’yi dostlarıyla ilişki geliştiremeyen, hiçbir şekilde şahsiyetli duruş gösteremeyen, kendi kaynaklarını kullanamayan, inisiyatif almadan başını kuma gömen, küresel güçlerin piyonu ve uydusu olan bir devlet haline dönüştürmek ise evet sadece TİKA’yı değil, onun gibi vazife yapan tüm milli kuruluşları kapatın!
TİKA’yı itibarsızlaştırma çabaları aslında yeni olmayıp, çeşitli zaman kesitlerinde araçlar ile veya FETÖ gibi taşeronların iftiraları ve karalamaları ile devam etmiştir. Bu saldırılarda esas hedefin, Türkiye olduğu ise artık tüm yurt içi ve yurt dışı kesimlerce malumdur.
Uluslararası alanda etkin bir devlet olmanın yolu, hareket kabiliyetinizi çeşitli alanlarda söz sahibi kılma ile mümkündür. Diplomasi yanında, mesajınızı somut ve net bir şekilde ortaya koyabileceğiniz alanlardan biri de insani ve kalkınma yardımlarıdır. Türkiye özellikle 2002 sonrasında bu alanda önemli bir atılım yapmıştır. Ülkemiz son iki yıldır insani yardımlarda dünyanın en cömert ülkesi olarak dikkat çekmiş, pek çok rakibi dahi bunu şaşkınlıkla, kıskançlıkla ama hakkını teslim ederek karşılamıştır. TİKA bu yardımların uygulanması, OECD’ye raporlanması ve koordinasyonundan sorumludur.
2002 sonrası yeniden yapılandırılarak, güçlü siyasi destek ile TİKA çok kısa sürede 60 ülke ofisine ulaşmış, faaliyet coğrafyası 150 ülkenin üzerine çıkmıştır. Bugüne kadar yurt dışında gerçekleştirilen 25 bine yakın kalkınma projesi ile hastaneler, okullar, yollar inşa edilmiş, yüzbinlerce mazlumun ihtiyacı giderilmiştir. Ülkemizin bu ülkelerle olan dostluk bağının güçlenmesine ve ilişkilerin hak ettiği noktaya gelmesine de katkı verilmektedir.
Vakıf medeniyeti
Vakıf medeniyetinin bir halkası olan TİKA, dünyanın en ücra köşelerine ulaştırdığı yardımlar ile devletimizin ve milletimizin insani ve vicdani duruşunu somut bir şekilde göstermektedir. Kültürel işbirliği ve restorasyon projeleri ile ortak miras korunurken, çok kültürlü yaşama da katkı verilmekte, tarihi ve kültürel bağlar yeniden dokunmaktadır. Faaliyetleri nedeniyle bugün Belgrat’ta da, Saraybosna’da da, Üsküp’te de, Tiran’da da, Tiflis’te de, Kabil’de de sevilen bir TİKA olması demek, sevilen bir Türkiye’ye de işaret etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, TİKA gibi kuruluşları ile mazlum coğrafyanın beklentilerine cevap verirken, dünyanın omzundan önemli bir yükü de almaktadır. Bugüne kadar TİKA eliyle ülkemiz hızlı bir şekilde sadece kalkınmada değil, insani yardımlarda da fark atmıştır. Meksika depreminde ilk yardım ulaştıran, Arakanlılara ilk sıcak yemeği dağıtan, Filistinlilere saldırılar olduğunda ilk el açan TİKA olmuştur. Başta Birleşmiş Milletler kuruluşlarının ve gelişmiş ülkelerin daha aktif bir şekilde yapması gerekeni, TİKA geniş bir coğrafyada gerçekleştirerek; dünyada sürdürülebilir ve yaşanabilir alanların var olması için görev yapmaktadır. Günlük 1-2 dolar ile yaşam mücadelesi veren kitlelerin çoğaldığı, gelir eşitsizliğinin giderek arttığı bir dünyada TİKA, adaletin tesisi, barış ve huzurun temini ile sefaletlerin giderilmesi için ülkemiz adına çaba sarf etmektedir.
Ülkelerin kalkınma ile ilgili süreçlerinin tıkalı olması ile işsizlik, açlık veya sefalet yaygınlaşınca, şiddete eğilimi de artmaktadır. TİKA, gelişmekte olan coğrafyalara sağlık ve eğitim imkânları götürerek cehaletle mücadele ettiği gibi iktisadi sektörlerdeki projeleriyle de üretken fertlerin ve ailelerin ortaya çıkmasına destek vermektedir. Tüm bu faaliyetler aslında dolaylı olarak radikalizm, ekstremizm ve terör ile mücadeleye de katkı vermektedir. Tabii esas fark edilmesi gereken nokta; masumları hedef alan FETÖ, DEAŞ, PKK veya BOKO HARAM gibi terör örgütlerine karşı Türkiye’nin sadece askeri gücü ile mücadele etmeyip, insani ve kalkınma yardımları ile de sivilleri güçlendirmesidir.
Kalkınma yardımlarında artık birçok gelişmiş ülke hem miktar hem de milli gelire oran bakımından Türkiye’nin gerisinde yer almaya başlamıştır. TİKA koordinasyonunda Türkiye’nin farklı coğrafyalardaki yardımları, sahadaki diğer aktörlerin de anlayışını etkilemeye başlamıştır. Yardımların muhatabına ulaşırken, üstenci yaklaşmayan ve doğrudan ihtiyacı gideren özellikte olması nedeniyle Türkiye, birçok ülkeye kıyasla daha samimi görülmektedir. Somali’de, Afganistan’da ve Afrika ülkelerinde ülkemizin takip ettiği bu yardım metotlarından etkilenerek yeni bir açılıma doğru giden ve Türkiye ile işbirliği geliştirmek isteyen ülkelerin sayısı da artmaktadır.
Dost sayısı artıyor
BM çatısı altında ve diğer uluslararası kuruluşlarda yapılan sonu gelmez toplantılarda fakir ülkelere milyarlarca dolar yardım vaatleri yapılır. Fakat çoğu zaman bu toplantılar vaatlerin yerine gelmediği, sadece görüntü verildiği yerler olmaktan öteye geçmez. Yardım yapılsa bile, bazı ülkelerin kolonyal hâkimiyetlerini artıracak ilişkilerin devamı niteliğinde olur. Birçok gelişmiş ülkenin kurumu teknik yardım yapar‘mış’ gibi görünerek ülkelerin iç yapısını tasarlayan faaliyetlere girişir. Sözde insan hakları, demokrasinin gelişmesi veya sivil toplumun güçlendirilmesi adı altında fonlar oluşturulur. Sonra bu fonlar, medya, siyaset, bürokraside baskı unsurları haline gelebilir veya sokak hareketlerine dönüşebilir, dışarıdan kendi sistemlerini, şirketlerini veya yandaş siyaset adamlarını ve bürokratlarını bir çeşit fonlama şekillerine evrilir. Bu kısır döngüde ‘Milenyum Hedefleri (Millenium Goals)’, ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDGs)’ gibi sürekli üretilen yeni ifadeler birbirinin yerini alsa da sonuç yine mazlumlar için hüsran ile bitmektedir.
Dolayısıyla bir takım eleştiriler yapılacaksa öncelikle, dünyada sürdürülen bu çarpık ve adaletsiz düzene yöneltilmelidir. Cumhurbaşkanımızın dünyada başlattığı “Dünya 5’ten Büyüktür” çağrısının teknik yardım alanındaki somut uygulamaları da TİKA vasıtası ile diğer ülkelere gösterilmektedir. Uluslararası sömürü sisteminin oluşturulduğu bir dünyada, TİKA bunların hiçbirini yapmadığı için güven oluşturmuş ve pek çok ülke nezdinde Türkiye sevgisinin artmasına katkı sağlamıştır. Çalıştığı ülkelerde hakim olan düşünce şudur; TİKA bir faaliyet yapıyorsa “kesinlikle başka bir ajandası yoktur, dost ve dürüst bir Türkiye vardır ve dünyadaki müesses düzenin parçası değil, aksine karşısında durmaktadır.” Bundan dolayı, bugün siyasi ilişkilerimizin çok etkin olmadığı uzak coğrafyalarda dahi TİKA, milletimizin sıcak selamı ile birlikte yardımlarını götürerek, adeta o ülkeler ile siyasi, iktisadi, ticari ve kültürel köprüler kurmakta, bayrağımızı taşımaktadır.
Kısacası, Türkiye’ye bakış açısını olumlu şekilde etkileyen ve kalkınma işbirliğinde ülkemizi başat bir ülke haline getiren kurumlardan biri olan TİKA’nın katkılarını görmezden gelip, ipleri dışarıda olan bir takım taşeronları hedef almayıp, onların iftiralarına ortak olmak, akıl tutulmasıdır. Türkiye’nin de ne yapmaya çalıştığını hiç anlamamak ya da tam tersi iyi anlamış olarak bilinçli bir şekilde karşı durmaktır.
TİKA insani ve kalkınma amaçlı faaliyetlerde bulunuyor olsa da, sonuçları itibariyle ülkemizin diplomasisine ve küresel iktisadi ilişkilerine de enstrüman üretmektedir. Cumhurbaşkanımız dünyada Afrika’yı en fazla ziyaret eden lider unvanı ile pek çok kurumumuzu ve iş adamlarımızı kıtada aktif olmaya teşvik ederken, TİKA da bu süreçte etkin bir şekilde vazife yapmaktadır. Artık Afrika’da stratejik ortak ilan edilmiş bir Türkiye gerçeği vardır. Dolayısıyla asırlardır Afrika’da etkili olan birçok devleti dahi kıskandırabilecek bir noktaya ülkemizin ulaşmasını sağlayan kurumlardan bir tanesi de TİKA’dır. Balkanlar’da da keza bu böyledir. Türkiye’nin dost düşman herkesin beş kıtada dikkatini çekmesini ve ülkemizin gücüne güç katmasını sağlayan, katkı verenlerden biri de TİKA’dır.
Minimum bütçe, çok iş!
Bugün TİKA’yı TİKA yapan ve dış yardımlarda farklı kılan konulardan biri de kullandığı bütçe ile yaptığı devasa katma değerin ve oluşturduğu algının büyüklüğündeki başarıdır. Son günlerde mesnetsiz iddialarda, TİKA’nın bütçesi 4 milyar dolar olarak ifade edilmektedir. Bu yaklaşık 18,5 milyar liraya tekabül eder. TBMM’de onaylanmış bütçeye bakılırsa, TİKA’ya 2017’de tahsis edilen bütçe 304 milyon liradır (65 milyon dolar). Yani diğer kurumların şartlı olarak dönemsel bütçeleri de ortalama eklenirse, TİKA iddia edilen rakamın yüzde 3 civarını ancak kullanmaktadır. Bu 4 milyar dolar iftirasının arka planı 2014’e gidiyor. O tarihlerde Sayın Cumhurbaşkanımız ülkemizin toplam kalkınma yardımları olan 4,5 milyar doları kamuoyu ile paylaşmıştı. O tarihten sonra 17/25 Aralık sürecinin bir devamı kapsamında FETÖ’cü hesaplar bu paranın tümünün TİKA tarafından kullanıldığına dair mesnetsiz iftiralar yayarak kurumu zan altında bırakmak istemiştir. Kamuoyu ile paylaşılan bütçelere bakıldığında bu rakamın gerçekten ne kadar uzak olduğu görülecek iken 2014’te sistematik bir karalamanın parçası olan bu iftiraların bugün tekrar ısıtılıp servis edilmesi düşündürücüdür. Yine aynı dönemde, 17/25 Aralık sonrasında yurt dışında sahte sosyal medya hesapları üzerinden yoğun bir şekilde “TİKA DEAŞ’ı finanse ediyor” iftiraları da atılmıştır.
Kullanılan bütçeler milyar dolar olmasa da, TİKA OECD rakamlarına göre, milyar dolarlar mesabesinde karşılığı olan ve etki bırakan bir kapasitededir. Kıyaslandığında, büyük devletlerin yardım kuruluşlarının 100 harcayıp 1’ini bile ihtiyaç sahiplerine ulaştır(a)madığı durumlar söz konusudur. TİKA ise kullandığı bütçenin tamamını sahaya ve ihtiyaç sahiplerine yansıtarak minimum ve makul düzeydeki maliyetler ile dünyada ses getirmektedir. Dolayısıyla gerekli analizleri yapmadan, hazır verilere bakmadan, sadece müfteri bir şekilde hareket etmek ve TİKA’yı kaynak israfıyla suçlamak; TİKA’ya kıskançlığı olanlar ve kendine tehdit görenler ile aynı safta yer almaktır. En basit analizle, sahalarda yapılan proje maliyetlerine bakılırsa bu çok kolay anlaşılır. TİKA projeleri en az 3-5 misli daha düşük bütçeler ile tamamlanır. Batılı yardım kuruluşları da her vesile ile bu becerimizi takdir etmekten çekinmez. Kaldı ki; her kamu kurumu için geçerli olan ‘kullanılan kamu kaynaklarının tamamının denetim ve kayıt altına alınması’ kuralı TİKA için de geçerlidir. TİKA’nın tüm projelerinde kullanılan kaynaklar kayıt altına alınmakta ve her zaman denetlenebilir durumdadır. Dolayısıyla, uluslararası prestiji olan milli bir kurumun bu tarz iftiralarla yıpratılmaya çalışılması, siyasi kampanyalara malzeme edilmesi kabul edilemez.
Dünyanın da takdir ettiği Türkiye’nin kamu maliyesinin başarılı ve verimli olmasının temel noktası; denetim kapasitesinin artırılmış olmasıdır. Bugün TİKA ülkemizin bu kapasitesini de dünya ile paylaşmakta, aynı şekilde sağlık, ulaşım, medya ve bilişim gibi pek çok alanda da on binlerce yabancı uzmanı eğitmektedir.
150 ülkeye ulaşıldı
TİKA’nın 150 ülkeye ulaşması, ülkemizi en uzak coğrafyalarda dahi temsil etmesi vatandaşımızı gururlandırır, mutlu eder. Bu çaba ve heyecana ortak olmamak da ne kadar gayri milli unsurlarla iç içe olunduğuna dair bir işaret olarak algı oluşturur. TİKA’nın varlığını tartışma konusu yapanların, dünyayı ve halkları tanıması, coğrafya bilmesi ve jeopolitikten anlaması gerekmektedir. Uluslararası örgütleri, dış yardımları bilmeyen, etrafı tamamen terör örgütleriyle çevrilmiş kör bir propaganda ile yürütülen bir yapıda TİKA’yı anlamak mümkün değildir. Onların sözüyle, ağzıyla hareket edildiğinde de esas mesele TİKA değil, Türkiye’dir.
Zor bir coğrafyada bulunan ülkemiz, son 16 senedir kendisine biçilen dar elbiseyi giymediği ve reddettiği için pek çok noktada mücadele vermektedir. TİKA ve benzer kuruluşlarımız da sonuna kadar etkin bir şekilde bu mücadelenin içinde yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile de bu mücadele çok daha dinamik, hızlı ve verimli hale gelecektir. Eğer amaç; dostlarıyla ilişki geliştiremeyen, hiçbir şekilde şahsiyetli duruş gösteremeyen, kendi kaynaklarını kullanamayan, inisiyatif almadan başını kuma gömen, küresel güçlerin piyonu ve uydusu olan bir devlet haline dönüştürmek ise ve dünyada yaşanan krizlere, facialara sırt dönmek ise evet sadece TİKA’yı değil, onun gibi vazife yapan tüm milli kuruluşları kapatın!
http://www.star.com.tr/acik-gorus/evet-tikayi-kapatin-haber-1352156/