TİKA ADETA BİR BOSNA KURULUŞU GİBİ ÇALIŞIYOR 29.06.2016
Dayton anlaşması 1995 yılında imzalanmadan bir ay önce Bosna-Hersek’te faaliyete başlayan TİKA, aradan geçen süre içinde hiçbir farklı gündemi olmaksızın adeta yerli bir Bosna kuruluşu gibi ülkenin kalkınma önceliklerini kendi önceliği olarak gördü. Öte yandan Bosna-Hersek’te yerindenliği, sonuç odaklılığı, insana teması, gerçek ve akut problemleri çözmeyi hedef alan bir yaklaşımla projeler üreten TİKA, her unsura eşit mesafede durarak, ülkenin siyasi istikrar sağlaması ve ekonomik bir kalkınma içinde yol almasına destek oluyor.
TİKA’nın Bosna-Hersek’teki faaliyetlerine değinecek olursak; Sosyalizm sonrası dönüşümün meydana getirdiği ve savaşla ağırlaşan semptomatik kalkınma süreçlerine iyileştirici yönde destek veriyoruz. Bu çerçevede özellikle doğrudan sağlık ve eğitim gibi kalkınmanın en önemli iki başlığına ağırlık veriliyor. Eğitim ve sağlık alanında fiziksel altyapı ve inşa projelerinin yanı sıra kapasite artırımı ve güncel teknolojilerle kamu hizmetini geliştirmeyi hedefleyen bir yaklaşıma öncelik veriliyor. TİKA hem merkezi idareyle hem de kantonal ve mahalli idareler düzeyinde etkili ve verimli bir işbirliği yürütüyor. Fiziksel altyapıların güçlendirilmesi bağlamında 120’ye yakın eğitim projesi, büyük çaplı bölge hastanelerinin ve sağlık merkezlerinin kurulmasını ve onarılmasını içeren 20’den fazla sağlık projesi gerçekleştirildi.
Çalışmalarımız arasındaki bir diğer önemli başlık da, Bosna-Hersek’in temel problemlerinden biri olan istihdama yönelik yürüttüğümüz projeler. Ortalama yüzde 40 ila 45 arasında olan işsizlik, Bosna Hersek’in önde gelen sorunları arasında yer alıyor. Yukarıda söz edilen nedenlerle sınai istihdam ile tarım ve hayvancılık alanındaki yatırımlar yetersiz kalıyor. Bu çerçevede arıcılık, balıkçılık, süt inekçiliği, seracılık, ahududu başta olmak üzere meyveciliğin desteklenmesi, tohum çeşitliliğinin artırılması, gıda hijyeni ve güvenliği başta olmak üzere birçok mikro ölçekli gelir getirici projeyle TİKA, Bosna-Hersek ekonomisine kayda değer katkı sunuyor.
Bunların yanı sıra, kültürel kalkınma perspektifi, TİKA’nın Bosna-Hersek’teki faaliyetlerine yön veriyor. Yaklaşık beş asırlık bir arada yaşama deneyimi sonucunda, Bosna - Hersek’in dört bir yanında yüzlerce somut kültür varlığı dikkat çekiyor. TİKA eliyle onarılan, restore edilen bu miras aynı zamanda güncel ve ekonomik bir yaklaşımla Bosna-Hersek turizmine hizmet ediyor. Eserler, ekonomik bir alan ve istihdam oluşturacak bir yaklaşımla restore ediliyor. Mostar Köprüsü’nün Mostar şehri ve civarında oluşturduğu ekonomi dikkat çekici. Aynı etkinin TİKA eliyle restore edilen Konjic ve Drina Köprüleri için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Balkan Savaşları’nda Bir Arada Yaşama Kültürü Kaybedildi
Üçüncü Balkan Savaşı olarak da ifade edebileceğimiz 1992-95 Bosna Savaşı, aslında yaklaşık yarım asır süren, Balkanlar’da Osmanlı sonrası merkeziyetçi bir idare, meşruiyet ve kimlik üreten Yugoslavya’nın dağılması sürecinin bir halkası idi. Söz konusu savaş, belki de bu dönemin en kanlı halkası oldu. Yugoslavya idaresi içindeki cumhuriyetlerden Bosna-Hersek, içinde farklı dini kimliklere de sahip başlıca üç etnik unsuru barındırıyordu. Beş asır boyunca aynı dili konuşan fakat farklı kültürlere sahip Müslüman Boşnaklar, Ortodoks Sırplar ve Katolik Hırvatlar birlikte yaşıyordu.
19’uncu ve 20’inci yüzyıl boyunca önce kültür ve dil düzeyinde başlayan, sonrasında siyasal bir aidiyete dönüşen Sırp ve Hırvat ulusal kimliklerinin yanında nispeten geciktirilmiş ve daha naif bırakılmış Boşnak kimliği, bir arada yaşama kültürü ve medeni-şehirli bir Müslümanlık anlamında Osmanlı millet sisteminin Balkanlar’daki en önemli varisidir. 20’nci yüzyıl boyunca üç Balkan savaşının da bu bölgede asıl tahrip ettiği şey, bu bir arada yaşama kültürünün kendisi oldu.
Bosna Savaşı, Yugoslavya’nın 1970’li yıllarda başlayan ve giderek artan etnik problemine bir cevap üretememenin bir sonucuydu. Üç yıl boyunca ağır trajedilerle derinleşen ve ardında bir enkaz bırakan savaş, Bosna-Hersek’in Yugoslavya döneminden başlatılabilecek kalkınma problemlerini geniş çaplı bir tahriple birleştirdi. 1990’lı yılların küreselleşme, yeni liberal ve piyasa merkezli ekonomik dönüşümleri karşısında Sosyalist devlet anlayışı çöktü. Dayton’un inşa ettiği rıza, meşruiyet sembolleri üretmek noktasında performansı düşük, kamu hizmetlerinin sunumunda verimli olamayan devlet yapılanması özellikle eğitim ve sağlık alanındaki sorunlara sistemik çözümler üretmekte zayıf kaldı.
Ülkede kamu binalarının yarısından fazlası tahrip olurken, insan kaynağı ise tarifi istatistiklerle mümkün olmayan bir yıkıma sürükleniyordu. Devlet gelirlerinin önemli bir kısmı; konsesyonalizm deneyimi olarak, devletin üç başat etnik grup arasında bölüştürülmesi neticesinde merkezi, federal ve kantonlar düzeyinde oluşan ve sürekli değişikliklere uğrayan politik ve idari bürokrasi tarafından tüketildi. Böylece milli gelirin neredeyse yarısı kamu harcamalarına yönelerek, sahici bir kalkınmayı tetikleyecek yatırım hacmi üretilemedi.Genç ve nitelikli iş gücü talebine cevap veremeyen istihdam alanı oluştu. Ülkeye savaş sonrası giren dış yardımlar önemli ölçüde yardım sektörünün kendi içinde tüketilerek verimsizleşti. Savaşla birlikte gerileyen Bosna ve Hersek sanayisi, 1990’lar ve 2000’li yıllar boyunca özelleştirme problemleri yaşamasının ardından, bugün de kendini yenileme ve inovasyon süreçlerinde oldukça ağır kaldı. Tarım ve hayvancılık alanında tarım alanlarının sınırlı olması, küçük mülkiyetin yaygınlığı gibi temel sebeplerden dolayı yatırımlar cılız kaldı.
DÜNYA GAZETESİ/ÖZEL BOSNA HERSEK BÜLTENİ